Mungan`ın kitabından eşcinselliğe markasal bakış
Hafta sonu Murathan Mungan’ın yeni kitabını okudum. “Eldivenler, hikayeler.”
Ben onun şiirlerini düz yazılarından daha çok severim.
Kısaca ne güzel özetler aşkı mesela;
Zaman zaman anlardın
Aşk özetini
Zamanın içinde aşk olmasaydı
Böyle yanmazdın.
Böyle serzenmezdin
Aşk özetinde seni
Seni
Bulmazdım
Yeni kitabında da aşkın peşinden gitmiş. Ancak kitabın ilk hikayesini “eldivenler”i okuduğumda ardından ikinci hikayenin ortalarına geldiğimde “kolaya kaçmış” diye düşündüm. İlk hikayede yıllarca evlenmemiş bir kadın ile bir adamın arkadaşlarının evinde “tanıştırılmalarıyla” başlayan ve “duygunun değil” mantığın arandığı bir ilişki var başlangıçta. Ancak evlendikten sonra kadın kocasını keşfetmeye her geçen gün ona daha çok aşık olmay başlıyor. Adam aslında iyi bir dalgıç, geniş bir kitap koleksiyonu var, sürekli okuyor, “iyi sevişiyor”…
Annesiyle ilgili yaşadığı travmayı çok cool bir şekilde, annesinin ölümüyle onun eşyalarını toplamaya gittiklerinde anlatıyor. Mükemmel bir adam, çok iyi bir kadın, acılı dünya işleri-ilişkileri içinde tesadüfen bir araya gelen şanslı çift.
Oh ne güzel diye düşündüm. Darısı herkesin başına.
İkinci hikaye de, “ansızın her şey” de peri masalı gibi başlamasın mı? Çocukluğu ilk gençliği “çok şişman”, arkadaşlarının alay konusu olarak geçen çocuk birden hidayete erip inanılmaz bir rejimle zayıflamasın mı? Vucüt geliştirip tüm kızların kalbini hoplatmasın mı? En iyi yerlerde okuyup herkese parmak ısırtmasın mı? Yok artık diyorum. Ne bu iyimserlik?
Ama Mungan bu…Usta kalem. Bu hikayenin tam ortasında birden çocuğu ünlü bir yazarla karşılaştırıyor. Yazar çocuktan, çocuk yazardan etkileniyor. Ancak etkileşen iki insan da erkek. Mungan birlikte arkadaşlıktan, birlikte olmaktan hoşlanan bu iki adamın başından geçenleri anlatıyor. Ancak bir yerde “fit-yakışıklı-genç çocuk” bir erkekle cinsel olarak da birlikte olması için gerekenleri sıralıyor:
Arkadaşlığımızın daha başlarındayken onunla böyle bir şey yaşayıp yaşayamayacağımızı kendi içimde bir süre için de olsun tarttığımı itiraf etmeliyim. Günün birinde bir erkekle böyle bir deneyim yaşayacaksam eğer bu kişinin onun gibi akıllı, karizmatik, yakışıklı ve ünlü biri olması, hadi bütün küçüklüklerimi göze alarak bunu da itiraf edeyim toplumda marka değeri taşıyan biri olması kendi gözümde durumu daha makulleştirecek, hatta yaşadığım şeye belli bir şıklık kazandıracaktı.
Mungan’ın hikayesindeki kahraman böyle söylüyor. Adı üzerinde hikaye. Ama yine de düşünmeden edemiyorum. Kahramanın kafasında çözemediği bir ilişkideki birliktelik için “marka değeri taşıyan” tanımlamasını yapması.
Bilmiyorum…Aslında bu konuda yorum yapmak da istemiyorum. Çünkü ötesi bilmediğim bir dünya... Belki bu dünyanın insanları kalem oynatırlar.
kaynak: GAZETEPORT.com Murat Sabuncu
|
|
Eklenme Tarihi : 17.09.2009 |
Haber Editörü : ARES |
«« GERi
|
Bu haber 514679 kez okundu.
|
Haberi Paylaş |
Face
|
Blog
|
Frien
|
Mysp
|
Twit
|
|
Not: Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan gabile.com sorumlu tutulamaz.
Habere Yorum Yaz |
Bu habere yapılmış bir yorum bulunmamaktadır |
Yorum yazmak için login olunuz
|
|