HIV İLE MÜCADELE MÜMKÜN, TANI ALDIRMAK VE HASTAYA ULAŞMAK ZOR
1 Aralık Dünya HIV/AIDS Günü kapsamında uzmanlar bir araya gelerek erken tanının önemine dikkat çekti. Test yapılmadan HIV ile yaşayan bireylere ulaşmanın olanaksızlığı vurgulanan online toplantıda, sosyal baskı, önyargılar ve ayrımcılığın bu süreci olumsuz etkilediğinin de altı çizildi.
1 Aralık Dünya AIDS Günü kapsamında uzmanlar, HIV (Human Immunodeficiency Virus – İnsan Bağışıklığı Yetmezlik Virüsü) ve AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrom – İnsan Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) ile ilgili güncel bilgiler paylaştı.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Korten, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Fehmi Tabak, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilara İnan, HIV/AIDS Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Deniz Gökengin HIV hakkında güncel bilgileri paylaşmak üzere bir araya geldi.
Toplantıda, UNAIDS güncel 95-95-95 hedefleri ve Türkiye’deki son durumla ilgili bilgiler veren Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, 1980’lerin başında başlayan bu hastalık dünyada bu zamana kadar 75 milyondan fazla kişide görülmüş durumda. Epideminin başından beri 32,7 milyon kişi hayatını kaybetti. 38 milyon civarında kişi de bu hastalıkla hayatını sürdürüyor. Ancak bu hastalıkla ilgili çok önemli adımlar da atıldı. Dünya Sağlık Örgütü liderliğinde hedefler belirlendi. Önceleri 90-90-90 hedefleri belirlenmişti, yani hedef toplumdaki HIV pozitif kişilerin yüzde 90’ına tedavi vermek ve yine tedavi verilen hastaların yüzde 90’ında tedavinin başarılı olmasıydı. Elimizdeki ilaçlarla viral hücre yükünü/sayısını sıfıra indirdiğimiz hastaların yaşam sürelerindeki olası kısalmayı da engellemiş durumdayız. Böylece, ilaçların kalitesi, hastalık farkındalığı ve tanı için yapılan test sayıları arttıkça 90-90-90 hedefi 95-95-95’e çıktı. Türkiye de bu hedeflere erişebilmek için bütün gücüyle çalışmalarını sürdürüyor” dedi.
HIV/AIDS’in tanımı ve bu hastalığın toplum sağlığı açısından neden ciddiye alınması gerektiğine yönelik bilgiler veren İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Korten, “HIV vücutta birçok hücreyi enfekte ediyor ama en önemlisi bağışıklık sistemimizin bileşeni olan yardımcı T hücrelerini enfekte edip azalmalarına yol açıyor. Bir kişi HIV virüsünü aldığı zaman biz ona HIV ile enfekte kişi diyoruz. Ama AIDS dediğimiz zaman hastalığın daha ileri seviyesini kastediyoruz. Bu da HIV virüsü ile enfekte olan kişilerde bazı fırsatçı enfeksiyonların ya da kanserlerin ortaya çıkması demek. 2019’un sonu itibarıyla dünyada 38 milyon kişi HIV ile birlikte yaşıyor. Yine geçen yıl itibarıyla dünya genelinde 1,7 milyon yeni HIV enfekte birey var. Bunların 1,5 milyonu erişkin,150 bin kadarı da çocuk. HIV enfeksiyonunun en tepe düzeyine 2004 yılında vardığını, insanların daha fazla ilaca ulaşmasıyla birlikte ise azalışa geçtiğini görüyoruz. Geçen yıl 690 bin kişinin AIDS’ten yaşamını yitirdiğini bilmekteyiz. Ülkemizde ise 2019 sonu rakamlarına göre, 26.164 HIV tanısı alan hasta var. 2020’de ise eklenen yeni hasta sayısının 4 bin civarında olması bekleniyor.” diye konuştu.
HIV’de erken test ve tanının hayati bir yere sahip olduğunu vurgulayan, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilara İnan ise; “HIV virüsünün keşfinden itibaren yani 1985 yılından bu yana tedavisi olan bir hastalık. Hastalığa yönelik günümüzde de çok etkin ilaçlar geliştirildi. Bu etkili ilaçlarla birlikte virüsün çoğalmasını da çok etkin bir şekilde baskılayabiliyor, bağışıklık sisteminin onarılmasını ve korunmasını sağlayabiliyoruz. Böylelikle HIV ile ilişkili sağ kalım süresini de uzatmış oluyoruz. HIV artık ölümcül değil kronik bir hastalık. Ülkemizde de tedaviye erişim dünyaya kıyasla çok iyi durumda. Türkiye’de tanı konmuş hastalıklarda tedaviyi rahatlıkla planlayabiliyoruz. Dünya genelinde kullanılan pek çok ilaç ülkemizde de ruhsatlı bir şekilde bulunuyor. İlaçlara erişimde de hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz. Dolayısıyla tanı konanlarda tedaviye başlama oranımız yüzde 95-100 seviyelerinde olabiliyor. Burada önemli olan tanı konması. Tanı konduktan sonra doğru tedavi ile HIV pozitif bireylerde beklenen yaşam ömrü, HIV ile enfekte olmayan kişilerle aynı olabiliyor” diye konuştu.
kAYNAK: Gzone.com.tr
|
|
Eklenme Tarihi : 10.12.2020 |
Haber Editörü : GaBiLe |
«« GERi
|
Bu haber 41653 kez okundu.
|
Haberi Paylaş |
Face
|
Blog
|
Frien
|
Mysp
|
Twit
|
|
Not: Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan gabile.com sorumlu tutulamaz.
Habere Yorum Yaz |
|
Ülkemiz de dahil, bütün HİÇ gelişmemiş ülkelerde, eşcinseller her zaman VAR OLMA hatta YOK OLMAMA mücadelesi vermiştir. Hatta bu ÇABA bu ÇIRPINIŞ yüzyıllar öncesinde yaşamış eşcinsel insanlarda da vardır. Buna örnek, 1840 - 1893 yılları arasında yaşamış ünlü RUS klasik müzik bestecisi Pyotr İlyiç ÇAYKOVSKİ dir. Ünlü besteci ÇAYKOVSKİ bir eşcinseldir ama yaşadığı 19.yüzyıl RUS toplumunun eşcinsellere olan NEFRETİ yüzünden gizlenmek zorunda kalmıştır. Eşcinsel eğiliminin dedikodulara yol açmasını önlemek için 1877’de konservatuvardan bir öğrencisi ile evlenen Çaykovski’nin bu evliliği çok başarısız olmuş ve intihar girişiminde bulunmasına yol açmıştır. Dokuz hafta sonra eşini ve Moskova’yı terk etmiş ancak boşanamamıştır.(bkz. Vikipedia) Yaşadığı ruhsal sıkıntılar, aynı zamanda o ünlü bestelerini yapmasına, ön ayak olmuştur. YALNIZ DEĞİLSİNİZ. Sizin yaşadıklarınızı dünyada yaşayan ve geçmiş yüzyıllarda yaşamış olan tüm eşcinseller, yaşamaktadır ve büyük ihtimalle de yaşamaya DEVAM EDECEKTİR. Yalnız değilsiniz, bunu unutmayın...
Yazan : Calgary
Beğen (19 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
çok dikkatli olmak lazım.
Yazan : ZOMBI_GIRL
Beğen (17 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Eşcinsel Insanlar, Maalesef Ki Zemin Kaybediyor, Altlarındaki Zemin Gittikçe Kayıyor. Kadınların Ve Eşcinsellerin Özgürlüğü, Hep Başka Bir Bahara Kalıyor. Erkek Egemen Kültür, Buna Izin Vermiyor Çünkü... Erkek Hep Güçlü, Sezen Aksu`Nun Şarkısında Da Söylediği Gibi ``Hani Satın Alınan Sevgiye Alıştırılmış; Bir Çocuğun Her Oyuncağa Çabucak Doyumu...``Diye Söylüyor;... Yani Sexi Parayla Satın Almaya Alışmış Erkekler, Kadınlara Değer VERMİYOR. Eşcinselleri De Birer DELİK Olarak Görüyor. Gerçekleri, Ne Kadar Erken Görürseniz, O Kadar ÇABUK Yol Alırsınız...
Yazan : haylazarmiii
Beğen (22 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Eşcinsel insanlar, maalesef ki zemin kaybediyor, altlarındaki zemin gittikçe kayıyor. Kadınların ve eşcinsellerin özgürlüğü, hep başka bir bahara kalıyor. Erkek egemen kültür, buna izin vermiyor çünkü... Erkek hep güçlü, Sezen Aksu`nun şarkısında da söylediği gibi ``Hani satın alınan sevgiye alıştırılmış;
Bir çocuğun her oyuncağa çabucak doyumu...``diye söylüyor;... yani sexi parayla satın almaya alışmış erkekler, kadınlara değer VERMİYOR. Eşcinselleri de birer DELİK olarak görüyor. Gerçekleri, ne kadar erken görürseniz, o kadar ÇABUK yol alırsınız...
Yazan : Calgary
Beğen (23 kişi bu yorumu beğendi.)
|
Yorum yazmak için login olunuz
|
|