ABD’nin en güçlü 100 Latino’sundan Diego Sanches, büyük şirketlerdeki görevlerinden sonra şimdi de Amerikan Temsilciler Meclisi’nin ilk transeksüeli. Mücadelesi 5 yaşındayken başlamış.
NEDEN?
Diego Sanchez (55), ABD’nin en güçlü 100 Latino’sundan biri. En büyük PR şirketlerinde işe başladı. Coca Cola ve ITT Sheraton’da halkla ilişkiler departmanlarını yönetti. Ardından siyasete atıldı. ılk önce ABD’nin LGBT hakları açısından en ilerici eyaletlerinden Massachusetts’teki delegelere danışmanlık yaptı. ıki yıl kadar önce Demokrat Kongre üyesi Barney Frank’in kıdemli yasama yardımcısı olarak ABD Temsilciler Meclisi’ne girdi, ayrıca meclisin Eşitlik Komisyonu üyesi. Tabii Capitol Hill’in de ilk transseksüeli. Sanchez sadece transseksüellerle ilgili stereotipleri delip deşmekle kalmıyor, ruhunu bulmak ve onurunu korumak konusundaki sabrı ve dirayeti açısından ilham veriyor. Okuyun göreceksiniz.
"Erkek olma"nız gerektiğini düşündüğünüzde kaç yaşındaydınız?
5 yaşında bir kız çocuğuydum ama bir terslik olduğunu hissediyordum. Yanlış doğmuştum, bence. Burada bir hata var! Ve annemle babama aynen böyle söyledim.
5 yaşında nasıl bir bilinçle bunu söylemiş olabilirsiniz?
Trans bireylere ‘Ne zaman fark ettiniz’ diye sor, benzer bir cevap alırsın. Kız olmamalıydım ben, vücudum bana ait değildi sanki. Çok küçük yaşlarda kendinizle ilgili naif bir fikriniz olur ve aslında pijamalarınız dışında hiçbir şeyi kendiniz seçmezsiniz. Dolayısıyla trans bireylerin çoğu bir şeylerin ters gittiğini çok küçükken fark eder, tam da o nedenle o his çok gerçektir.
Nasıl bir terslikten söz ediyoruz, dünyaya ait olmama hali mi?
Dünyaya aitsin ama vücudunun parçaları sana ait değil.
Siz asker bir aileden geliyorsunuz, 5 yaşındaki çocukları ‘Ben yanlış doğmuşum’ deyince böyle bir aile ne yapar?
Çıldıracaklarını düşünmüştüm ama öyle olmadı. Önce anneme söyledim. Bir anda odayı terk etti. Elinde sopayla dönüp beni pataklayacak herhalde diyordum. Life dergisiyle geldi. Kapağında Christine Jorgensen (cinsiyet değişimi için ameliyat olan ilk kişi) vardı. Jorgensen erkek olarak doğmuş, kadın olmuştu. Annem derginin kapağını göstererek şöyle dedi: “Senin durumunda olan başkaları var mı bilmiyorum ama büyüdüğünde eminim bunun da bir çaresi bulunacaktır.”
Harikaymış anneniz, hele o yıllara göre. Babanız ne dedi?
Onunla önce annem, sonra ben konuştum. Hiç kızmadı, hatta destek oldu. O sırada tek çocuktum, annemler 4 yaş küçük erkek kardeşimi evlat edinme sürecindeydiler. Aslında ben de biyolojik çocukları değilim. Beni de evlat edinmişler. Ama biyolojik ailemi hiç arama ihtiyacı duymadım çünkü annem ve babam harikaydı.
Bu konuşmadan sonra neler değişti?
İki tür sosyal hayatım vardı. Annemler hem kız hem de erkek kıyafetleri giymeme izin veriyordu. Eğer bir şekilde fikrimi değiştirirsem, kız olmayı unutmamamı istediler. Bazen istediğim şekilde giyiniyordum, bazen hayır. Örneğin beni baleye gönderdiler. Tütü giydiğim o günlerin ne kadar zor olduğunu anlatamam.
Çocukken dalga geçen arkadaşlarınız olmuş muydu?
Evet ama erkek gibi davrandığım için değil. Evlatlık olduğum için! Evet aynen öyle! Kuzenlerim evlat edinilmiş olmamla ilgili çok acımasız şakalar yapardı.
Kadınlardan hoşlandığınız için o yıllarda lezbiyen olduğunuzu hiç düşünmediniz mi?
Hayır, tamamen başka bir his. Bugüne kadar birlikte olduğum kadınların da neredeyse tamamı heteroseksüeldi, yani hep erkekleri tercih etmişlerdi. Durumu bir örnekle açıklayayım: Aile yemeğinde doyana kadar yediniz. Sonra anneanneniz geldi ve bir tabak daha yemeniz için ısrar etti. Onu da yediniz. Sonra dedeniz geldi ve tatlıyı önünüze koydu. Onu da yediniz. Artık kendinizi 100 kilo hissediyorsunuz ama aynaya baktığınızda, hayır 100 kilo değilsiniz. Öyle görünmüyorsunuz. Halbuki eminsiniz 100 kilosunuz ve o halinizden nefret ediyorsunuz. Trans olmak böyle bir şey, umarım hissiyatı biraz tarif edebilmişimdir.
Vücudunuzdan nefret etmek günlük hayatınıza nasıl yansıyordu?
Hiç boy aynasında kendime bakmadım, hep erkeklere özgü kıyafetlerimle uyudum. Kimsenin beni çıplak görmemesine dikkat ettim çünkü kadın olan halimden utanıyordum.
Erkeğe dönüşme süreciniz ne zaman ve nasıl başladı?
18 yaşındaydım. Bu işi yapabilecek iyi cerrahları araştırmaya başladım. 37 yıl öncesinden söz ediyorum. O dönemde kadından erkeğe dönüşümü gerçekleştirecek cerrah yok denecek kadar azdı. Hâlâ da sayılarının çok fazla olduğunu söyleyemem. Bu tür bir ameliyat en iyi ABD, Hollanda ve belki şaşıracaksınız ama İran ve Irak’ta yapılıyor. Çünkü onlar eşcinsellerden nefret ediyor ama trans’ları problem etmiyorlar.
18 yaşınıza dönersek…
Cerrahi gelişene kadar beklemeye ve para biriktirmeye başladım. Çünkü yüz binlerce dolardan sözediyorum. Pahalı olması bir yana, iyileşme için işten uzun süre izin almanız gerekiyordu. Ben ameliyatlar serisine 20 yaşımda başladım, her şey bittiğinde 32’ydim. Böyle yapmak zorundaydım çünkü Coca Cola, ITT Sheraton gibi büyük şirketlerde önemli görevler üstlenmiştim. Yoğun bir iş hayatım vardı. Öyle uzun izinler yapamıyordum.
Arkadaşlarınız bu dönüşüm sürecine nasıl tepki veriyordu?
Bazıları hoş karşılamıyordu elbette ama ben her zaman herkesle ve şirketin yöneticileriyle açık oldum. Çünkü o yıllarda bu tür şirketlerde kadınlar fular, erkekler kravat takmalıydı! Takdir edersin ki, fular takmam mümkün değildi ama dönüşüm sürecinde kravatlı halim de izaha muhtaç oluyordu. İnsanlar senin kafadan kontak değil de, dünyayla vücudunun akordunu tutturmaya çalışan biri olduğunu anladığında saygı duyuyorlar. Bir de yaptığım işin ehliydim, gerçek bir PR profesyoneli. O yüzden kravat ve takım elbiseyi tercih ettim. Çünkü eğer diğer insanların sizi kabul etmesini istiyorsanız, önce siz rahat olacaksınız. Bunu ailemden ilginç biçimde öğrendim.
Nasıl?
Annem II. Dünya Savaşı’nda Nazi kampından kurtulmuştu. Yaşam ve ölüm kavramlarını başka türlü anlamlandırıyordu. O yüzden bana ve kardeşime hep şunu söylerlerdi: şükret, mütevazı ol, güçlü kal.
Babanız öldüğünde sizi bu halinizle görme fırsatı olmuş muydu?
Çok şükür, evet. Annem sakallarımı karıştırmaktan keyif alırdı. Ne kadar garip bir durum değil mi… Bir kızın olduğunu düşünüyorsun, o kız erişkinliğe ilk adım attığında erkek olmaya başlıyor. Ve sevgin hiç değişmiyor. Annemin psikolojisini hiçbirimizin anlamasına imkân yok. Babam ise ölmeden önce bana şöyle demişti: Yıllarca büyük şirketler için çalıştın. Kendine bak ve özel bir adam olduğunu gör. Bundan böyle insanların ayrımcılığa uğramaması için çalışman beni mutlu edecektir.
Şu anda evli misiniz?
Hayır, kız arkadaşım var ama ayrı şehirlerde yaşıyoruz. Hafta sonları buluşuyoruz ve inanın bu durum ilişkimize çok olumlu yansıyor.
ABD eşcinsel evliliklerini hararetle tartışırken sizin öyle bir niyetiniz yok sanırım?
Hayır. Eşcinsel arkadaşlarımla hep dalga geçiyorum: Hayatınızı eziyete çevirmek için bu kadar mücadele vermenize inanamıyorum! Gerçi hayatıma giren kadınlarla ilişkimi bir noktada yürütememiş olmamın bir sebebi vardı: ışkoliktim ve ilişkiye yeterince yatırım yapmıyordum.
Kadın transeksüeller sizin gibi erkek transeksüellere göre niye çok daha kötü muamele görüyor?
Çok basit; dünyadaki herkes erkek bedenine karşı tutku besler. Ve bir erkek kadına dönüştüğünde bunu ‘kutsal bir güzelliği bozmak’ olarak yorumlar. Benim gibilerin ne yaptığı ise kimsenin umurunda olmaz. Memelerimi mi aldırmışım, bel altımda neler oluyor, takan yoktur.
Benim ülkemde transseksüellerin durumu LGBT bireyler içinde belki de en kötüsü. Neredeyse her gün nefret söylemi ve suçuyla karşılaşıyorlar. Onlara iyi gelecek bir şey söyleseniz…
Evet şanslı olduğum birçok yön vardı. Ama çektiğiniz acıların hepsini ben de geçirdim, bilesiniz. Hayat kolay olmuyor ama siz, bilimin ve vicdanlı insanların yardımıyla baş etmesini öğreniyorsu-nuz. Transeksüelim, birçok kongre üyesinin tuhaf bakışlarına rağmen Capitol Hill koridorları benimmiş gibi dolaşıyorum, güçlüyüm. Üniversitedeyken böyle bir şeyi hayal bile edemezdim. Her şey zamanla. Önce canınızı garantiye alacaksınız, sonra önünüzde bir hayat başlayacak. ınanın, başlayacak.
Evlatlık olduğum için hormon dozuna çok dikkat ediyorum
Aldığınız hormon ilaçlarının sonuçta ciddi yan etkileri olacağını düşünüyor musunuz?
Elbette ama tüm o ilaçların tam olarak nasıl bir sonuç yaratacağını gösteren bilimsel araştırma yok. Ben bir konuda şanslıydım, vücudum çok az östrojen üretiyordu. Dolayısıyla endokrinoloğumdan vücudumda gerekli değişimleri yaratacak asgari hormon dozunu vermesini istedim. Çünkü ben biyolojik ebeveynlerimi tanımadım, bana ne tür hastalıklar miras kaldığını bilemem. Ailemde kanser olabilir, şeker hastalığı olabilir, her şey olabilir. şu anda trans erkeklerin iki haftada bir almak zorunda olduğu hormon dozunun yüzde 25’iyle yetiniyorum. Ama tabii bunu ömrümün sonuna kadar yapmak zorundayım. Öldüğümde de bedenimi bilime bağışlayacağım ki trans bireylerin sıhhati ve dönüşümü için bir katkı sağlasın. (Radikal/Ezgi Başaran)