Dünya Bankası’nın LGBTİ haklarıyla olan zorlu ilişkisi
ABD Uluslararası Kalkınma Ajansıyla birlikte diğer iki taraflı donörler Kasım ayı ortasında lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks haklarını kalkınma programlarına dâhil edeceklerine dair taahhütlerini duyurdular.
Öte yandan bu haber, bazı aktivistler ve sivil toplum liderlerinin dünyanın en büyük çok taraflı donörünün LGBTİ hakları konusundaki duruşunu merak etmesine sebep oldu.
Dünya Bankası ve Başkanı Jim Yong Kim bu konuya daha üstü kapalı ve dolaylı bir şekilde yaklaşırken, siyasî baskıları ve ahlakî kaygıları, kurumun üye devletlerin iç işlerine karışmasına engel olan şartın arka planında idare etmeye çalışıyor.
Washington D.C. merkezli kurumun 1944’te imzalanan anlaşmasının hükümleri gereği banka “verilen tüm kredilerden elde edilen kazançların, siyasî ya da diğer iktisadî olmayan kaygılar ve düşüncelere bakılmaksızın, yalnızca kredinin verildiği amaçlar için kullanılmasını sağlayacaktır.”
Bu sebeple, LGBTİ haklarıyla –ve daha genel olarak insan haklarıyla- ilgilenmek, üyelerinin tamamı insan hakları konusunda parlak bir geçmişe sahip olmayan ve hatta çoğu ekonomik büyümeyle insan hakları konusunda ilerleme kaydetme arasında hiçbir bağ görmeyen devletlerden oluşan Dünya Bankası için nazik bir konu.
Toronto Üniversitesi Munk Küresel Çalışmalar Okulu’nda kıdemli öğretim üyesi olan ve eskiden Dünya Bankası’nda üst düzey yönetici olarak çalışan Paul Cadario’nun Devex’e yaptığı açıklamaya göre, USAID ve İngiltere Kalkınma Bakanlığı gibi iki taraflı donörler “yalnızca kendi ülkelerindeki yönetimlere – İngiliz Parlamentosu ya da ABD Kongresi gibi- hesap vermek durumundalar. Bu bakımdan, bir konu hakkındaki tavırlarını ortaya koymak onlar için biraz daha kolay.”
Öte yandan, Dünya Bankası’nın LGBTİ stratejisi daha ihtiyatlı olmak durumunda, çünkü öbür türlü davranması, bazı üyeler tarafından kendi iç işlerine müdahale edilmesi olarak algılanabilir.
LGBTİ haklarını yerleştirme çabaları
1944 Anlaşması’nın bağlayıcılığına rağmen, banka içinde –özellikle son iki yılda- cinsel azınlığı ayrımcılığa maruz bırakan devletlerin, bunun için ekonomik bir bedel ödeyecekleri gösterilerek LGBTİ haklarını kalkınma programına yerleştirmek için ciddî çaba gösteriliyor.
2012’de Dünya Bankası, Nordik Vakıf Fonu’nun Hindistan’daki cinsel azınlıklarla ilgili sosyoekonomik verilerin araştırılması, toplanması ve LGBTİ topluluğunu dışlamanın ekonomik maliyetini ölçen iktisadî bir model geliştirilmesi için verdiği hibeyi aldı.
Bu ayın sonunda sona erecek olan hibe programını, Mağrip bölgesi üst düzey yöneticisi ve bankanın GLOBE ismiyle de bilinen LGBT çalışanlar kaynak grubu başkanı Fabrice Houdart yönetiyor. Kapanışın bir parçası olarak banka, araştırmanın bulgularını kapsamlı bir şekilde yayınlamayı planlıyor. Bu yıl içinde daha önce de ekonomist M. V. Lee Badgett cinsel azınlıkların uğradığı ayrımcılığın Hindistan’a milyarlarca dolara mal olduğunu gösteren bulguların bazılarını yayınlamıştı.
Eğer LGBTİ haklarını kalkınma politikalarına dâhil etmek için güçlü iktisadî savlar öne sürülebilirse, Dünya Bankası’ndaki LGBTİ gündeminin savunucuları bu hakların tıpkı -yakın geçmişte üye devletlerin iç işlerine karışmak olarak algılanan (bazı bölgelerdeyse şüphesiz ki hâlâ öyle algılanmaya devam eden)- yolsuzluk karşıtı politikalarda olduğu gibi yerleştirileceğini umabilirler.
Jim Yong Kim de kısa zaman öncesinde LGBTİ hakları konusunda girişimlerde bulundu. 2014 yılının başlarında Uganda’nın eşcinsel karşıtı kanunu kabul etmesi üzerine, Dünya Bankası başkanı Uganda’nın sağlık sektörü için kullanılacak 90 milyon dolar değerindeki krediyi geçici olarak dondurdu. Kısa süre sonra da Washington Post gazetesinde konuk yazar olarak “Kurumsal ayrımcılığın yüksek bedeli” başlıklı bir yazı yayınladı.
Kurumsal ayrımcılıkla “tümden” mücadelenin “aciliyeti olan bir görev” olduğunu belirten Kim, gelecek aylarda kurum içinde ayrımcılığın ve bunun bankanın projeleriyle çalışanlarını nasıl etkilediğinin geniş çaplı bir şekilde irdeleneceğinin sözünü verdi.
Uganda Anayasa Mahkemesi bunun üzerine kanunu uygulamadan kaldırdı; ancak kanun tasarısını destekleyenler karara itiraz edip, onu değiştirmek için her şeyi yapacaklarını söylediler.
Dünya Bankası’na çifte eleştiri
Kim’in Uganda’ya verilecek krediyi dondurma kararı eleştirilerle karşılandı.
Nisan 2014’te The Economist dergisinin yayınladığı makale, Kim’in birdenbire eşcinsel haklarına odaklanması “keyfî” olarak tanımlarken, Uganda’nın eşcinsellik karşıtı politikaları olan pek çok üye ülkeden yalnızca bir tanesi olduğuna dikkat çekti. Ayrıca, Dünya Bankası’nın kredi verme koşullarına yenilerini eklemesinin, çok daha önemli olan 2030 yılında aşırı yoksulluğu bitirme hedefine zarar vereceğini ileri sürdü.
Derginin yayın kuruluna göre, Kim’in bu hamlesi “en önemli olduğu noktada tam tersine sonuçlar doğuruyor” ve Çin gibi bazı üye devletleri “Batı’ya ait değerler”i zorla kabul ettirmeye çalışmayan donörler aramaya itebilir.
Şubat’tan beri, Dünya Bankası başkanının sesi, LGBTİ hakları ve hatta genel olarak insan hakları hakkında daha az duyulmaya başladı. Geçtiğimiz ay, Harvard Üniversitesi’nde bankanın yoksulluğu bitirme ve adaleti yayma hedeflerini vurguladığı konuşmasının ardından Kim, Birleşmiş Milletler’in aşırı yoksulluk ve insan hakları konusundaki özel raportörü Philip Alston tarafından konuşmasında insan haklarından hiç bahsetmediği gerekçesiyle eleştirildi.
Birleşmiş Milletler görevlisi, Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında bankayı insan hakları konusunun yakınından bile geçmemekle tenkit etti. Alson, Dünya Bankası’nın insan hakları ve kalkınma konusunda kilit aktör olduğunu, bu yüzden de politikalarının büyük önem arz ettiğini vurguladı.
Alston “İnsan hakları konusunda bir politikaya sahip olmamak ya da tarafsız kalmak dünyaya çok açık bir mesaj yolluyor” dedi.
Dünya Bankası kültürü
Kim ve üst düzey yönetici kadrosu, siyasî sebepler dolayısıyla adımlarını dikkatli atıyor olabilir. Ancak kurumun içinden bazı kişiler, bankanın LGBTİ hakları üzerine eğilmek konusunda olduğu gibi, insan hakları odaklı bir politika benimsemek konusunda da kurumsal kültürlerinden kaynaklanan isteksizliğinin farkındalar.
Devex’e konuşan ve kurumun iç işlerini tartışabilmek amacıyla kimliğinin gizli kalmasını isteyen bir Dünya Bakası çalışanı “Çok derin bir kültür sorunumuz var. Bazı çalışanlar makro ekonomi ile cinsel yönelimin ya da cinsiyet kimliğinin apayrı konular olduğunu, bunları birleştirmenin, yoksulluğu ortadan kaldırma amaçlı ciddî bir kuruluş olan Dünya Bankası’nın güvenilirliğine zarar verebileceğini düşünüyorlar” dedi.
Ancak, GLOBE’un kurucularından biri olan Cadario, makroekonominin insan hakları meselelerini destekleyemeyeceği görüşüne katılmıyor.
Cadario, “Dünya Bankası her zaman çok fazla ekonomisti olduğu için eleştirilir ve zaman zaman buna ben de katılıyorum. Ancak, ben bankanın oldukça özgürlükçü bir kurum olduğunu da düşünüyorum” diye konuştu.
2000’lerin sonlarında, ulusal televizyon kanalında eşcinsel olduğunu ilan eden ilk Nijeryalı olarak ün kazanan ve şu anda Dünya Bankası’nda danışman olarak çalışan aktivist Adebisi Alimi’ye göre, bankanın kültürüne bakılmaksızın, insan hakları üzerine söylemlerin değişmesi gereiyor. Alimi, Devex’e “İnsan hakları, bir kalkınma meselesi. Dünya Bankası için danışmanlık yaptığım sırada, bankanın insan haklarıyla uğraşmadığımızı söylemesi büyük bir talihsizlik” diye konuştu.
Aşamalı bir yaklaşım
Nordik Vakıf Fonu tarafından istenen araştırmanın bulgularının tamamının Kasım sonunda yayınlanmasından sonraki süreç, LGBTİ haklarının Dünya Bankası’nın kalkınma stratejisi içindeki kaderini tayin edecek olması açısından büyük önem taşıyor.
Kurum, koruma önlemi politikaları taslağı üzerine dünya çapında toplantılar düzenliyor. Bu yıl sonuçlanması beklenen ve (LGBTİ aktivistlerinin ve sivil toplum liderlerinin umduğu üzere) ağırlıklı olarak insan hakları meselelerine yer vermesi ihtimal dâhilinde olan toplantılar, bankanın insan hakları konusunda kötü sicile sahip ülkelerle gelecekteki ilişkileri için de bir çerçeve oluşturuyor.
Cadario “Koruma önlemi politikalarının taslak metninde insan haklarından bahsedilmesi, ileriye doğru atılmış önemli bir adım” dedi.
Temmuz ayında kurumun koruma önlemi politikalarının ilk taslaklarından birini sızdırdığı iddiası nedeniyle soruşturma geçirmekte olduğu söylenen Houdart, GLOBE’un başkanlığını Ocak’ta devredecek.
Bankanın LGBTİ topluluğuyla sıkıntılı ilişkisine rağmen, bazı eşcinsel hakları savunucuları, kendilerini bankanın politikalarıyla bütünleştirecek sürece başlanmak üzere olduğundan eminler.
“Eğer küresel bir şirketseniz, hissedarlarınız ve müşterileriniz bunu talep ettiği için ayrımcılık karşıtı hükümleriniz olacaktır. Dünya ticaretinde, tedarik zinciri son derece görünür bir durumda. Bunu bankaları da kapsayacak şekilde genişletebileceğimizi düşünüyorum. Dünya Bankası da Uluslararası Finans Kurumu’nun faaliyetleri için potansiyel yatırımcıları ya da bankanın ve devletlerin bir araya gelmesiyle oluşan kamu özel ortaklıklarını elinden kaçıran aykırı kaynak olmak istemeyecektir” diyen Cadario’ya göre, bu süreç bankanın da üstün yararına olacak.
Bu noktada banka için esas olan cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve ekonomik büyümeyi hep birlikte uyum içinde düşünmek konusunda gönülsüz olmayan ülkeleri bulmak ve bunu sağlamak için de küresel çapta güvenilirliği olan bir kurumun desteğini almaktır.
Ancak, LGBTİ haklarını politikalarını kurum içinde yerleştirmek, Dünya Bankası için hiçbir durumda kolay olmayacak.
Kaynak: www.kaosgl.com 03.12.2014
|